
16 Kasım 2009 Pazartesi
12 Kasım 2009 Perşembe
berlin duvari




yikilis:1989
soguk savasin simgesi
dogu alman vatansadlarinin bati almanya tarafina kacmalarini onlemek amaci ile wee bizzat dogu alman meclisinin karari ile 1961'da berlinde yapilmaya baslanan bu duvar 46 km uzunlugundaydi bir zamanlar. utanc duvari diye anilan ve sonunda 1989 senesinde dogu almanyanin isteyen vatandaslarin batiya gidebilecegini aciklamasinin ardindan yikilmistir...
2 Kasım 2009 Pazartesi
24 Ekim 2009 Cumartesi
duyuru
sayfanin en altindaki anket senin icin konmustur oraya !
uyandiriyim.
bide $ey var. bi dolu konu var altlarina begen begenme yorumunu yap yapma ama sen yinede yap yada yapma sen bilirsin...
uyandiriyim.
bide $ey var. bi dolu konu var altlarina begen begenme yorumunu yap yapma ama sen yinede yap yada yapma sen bilirsin...
duyuru
Dunyanin 3. buyuk derbisine saatler kala !
Tarih : 25 Ekim 2009
Stadyum: Şükrü Saraçoğlu
Saat : 20:00
FB-GS
iyi olan kazansin, centilmenlikten odun verilmesin...
kesin kadrolar hakkinda bilgi henuz elimize ulasmadi.
Tarih : 25 Ekim 2009
Stadyum: Şükrü Saraçoğlu
Saat : 20:00
FB-GS
iyi olan kazansin, centilmenlikten odun verilmesin...
kesin kadrolar hakkinda bilgi henuz elimize ulasmadi.
BU KADINA DIKKAT !...
Bu kadin,unutulmasi güç bir Yahudiydi. Gerçi Israilde yasamiyordu,ama Yahudi irkina,kültürüne toz kondurmazdi. Sadece kendi irki için yasadi,öldü. Doksan yasinin üstündeyken Avusttralya’da bir gazeteciyle aralarinda geçen konusma söyle; Bayan Rubinstein...Kadinlari süslemek,güzellestirmek için yetmis yildir yüzlerce kozmetik üretiyorsunuz,Dünya güzellik piyasasi sizin elinizde...Bunca krem,allik,pudra,losyon ve müstehzarin sahibisiniz.Dogru söyleyin,bu yasiniza kadar hangilerini kullandiniz? Cevaba dikkat: Hiçbirini... Anlamadim efendim,hiçbirini mi dediniz? Evet,hiçbirini... Niye, ama? Çünkü ,kozmetigin faydasina inanmam Peki,ama yetmis yildir niçin imal ediyor ve dünyanin dört bir yanina pazarliyorsunuz? “Israil devleti için...”
(Gürbüz AZAK) 14/01/2002 Yeni Nesil Takvim yapragindan alinti yapilmistir.
(Gürbüz AZAK) 14/01/2002 Yeni Nesil Takvim yapragindan alinti yapilmistir.
Kor Adam
Kor adam bir gun bir tane egitimli kopek alir ve hemen carsiya gezmeye cikar. Trafik isiklarinin oraya geldiklerinde kopek durur. Fakat yesil isik yandiginda karsiya gecmez. Bu boyle 4-5 isik devam eder, kopek karsiya gecmedigi gibi birde adamin bacagina iser. Bunun ustunede kor cikarip kopege bir tane biskuvi verir. Cevrede bulunanlar da merakli gozlerle kor adami ve kopegini seyrederler. Son olaydan sonra iclerinden birisi dayanamayip korun yanina yaklasir ve - "Kardesim senin kopek yesil isik yandigi halde gecmedi, birde bacagina isedi ustune ustluk birde sen kalkmis bu kopege biskuvi veriyorsun" der.Korde su cevabi verir: - "Ben onun agzini tesbit ediyorum, az sonra gotune koyacagim da ...."
not:fikra kulturumuzu yesertmeye yonelik minik adimlar...
not:fikra kulturumuzu yesertmeye yonelik minik adimlar...
Kış saati uygulaması
uyku
gunde kac saat uyumak gerekir?
gunde 8 saat uyumak tabiki cok tehlikelidir.
gunde 8 saat yada daha fazla uyuyan yetiskinler, gunde 6-7 saat uyuyanlara gore daha genc yasta olmektedir.
california universitesinden prof. daniel kripkenin 2004 de 1.1 milyon insan uzerinde yaptigi alti yillik bir arastirma gunde 8 saat yada daha fazla (yada 4 saatten az) uyuyan insanlarin daha buyuk bir kisminin, bu alti yil icinde oldugunu gosterdi ..
yeteruykunun kisa sureli IQ, hafiza, mantikli dusunme yetisi kaybina neden oldugunu idda etmek icin yetrli kanit vardir.
leonardo da vinci hayatinin neredeyse yarisini uyayarak gecirmistir. einstein gibi oda gun icinde sekerlemeler yapardi. fakat onun sekerlemeleri 4 saatte bir 15 dakikaydi......
not:devamini merak edenler icin cahillikler kitabi sayfa 203 acip okursun ...
gunde 8 saat uyumak tabiki cok tehlikelidir.
gunde 8 saat yada daha fazla uyuyan yetiskinler, gunde 6-7 saat uyuyanlara gore daha genc yasta olmektedir.
california universitesinden prof. daniel kripkenin 2004 de 1.1 milyon insan uzerinde yaptigi alti yillik bir arastirma gunde 8 saat yada daha fazla (yada 4 saatten az) uyuyan insanlarin daha buyuk bir kisminin, bu alti yil icinde oldugunu gosterdi ..
yeteruykunun kisa sureli IQ, hafiza, mantikli dusunme yetisi kaybina neden oldugunu idda etmek icin yetrli kanit vardir.
leonardo da vinci hayatinin neredeyse yarisini uyayarak gecirmistir. einstein gibi oda gun icinde sekerlemeler yapardi. fakat onun sekerlemeleri 4 saatte bir 15 dakikaydi......
not:devamini merak edenler icin cahillikler kitabi sayfa 203 acip okursun ...
duyuru
arkadaslar saat basi ve yarimlarda blogumuzdaki saat yeter aq. ba$ka I$in yokmu ? okula gec kalcan, namaz gecti, dizi bitmek uzere, annen yeter oglum kalk su bilgisayarin basindan v.b uyarilari hatirlatma icin afiker bilisim servisi tarafindan kurulmus ve 3009 kadarda bu gorevde hazir ve nazir olacaktir. saygilar
ileti kaygisina son
iyi ki başım kaşınmıyor. başımı kaşıyacak vaktim yok.
"flaş belleğin içine dua atsam muska yerine geçer mi
sınav bok gibi süperdi
" onlar 80 alıyor, ben 40. benim için okul bitmiştir. daha da gelmem okula."
goturun atin bunu ta$ odaya ??? (bu ne lan )
lanet olsun federaller !
galyalilar !
yasasin memek yemek !
lan skerler boyle isi
uyku geldi bedene ne mutlu sktir olup gidene
"flaş belleğin içine dua atsam muska yerine geçer mi
sınav bok gibi süperdi
" onlar 80 alıyor, ben 40. benim için okul bitmiştir. daha da gelmem okula."
goturun atin bunu ta$ odaya ??? (bu ne lan )
lanet olsun federaller !
galyalilar !
yasasin memek yemek !
lan skerler boyle isi
uyku geldi bedene ne mutlu sktir olup gidene
Kendi Patlar
Bar'ın kapısı tekme tokat açılmış.İçeriye giren kovboy yüksek sesle söze başlamış. - Ben Meksika' nın en hızlı kovboyuyum. Biz acı,dert, elem üzüntü nedir bilmeyiz. ve silahını barmen kıza atmış, işaret parmağını havaya kaldırıp patlat demiş. Barmen kız tek kurşunla kovboyun parmağının yarısını uçurmuş. Kovboy kopan yeri yalamış ve herkese benden viski jestini yaparak masanın birine oturmuş. Birkaç dakika sonra kapı yine tekme tokat açılmış. İçeriye giren kovboy yükse sesle söze başlamış. - Ben Amerika' nın en hızlı kovboyuyum.Biz acı,dert, elem üzüntü nedir bilmeyiz. ve silahını barmen kıza atmış, işaret parmağını ve orta parmağını havaya kaldırıp patlat demiş. Barmen kız tek kurşunla kovboyun iki parmağının da yarısını uçurmuş. Kovboy kopan yerleri yalamış ve herkese benden viski jestini yaparak masanın birine oturmuş. Birkaç dakika sonra kapı yine tekme tokataçılmış.İçeriye giren Temel yüksek sesle söze başlamış.- Ben Türkiye'nin en hızlı kovboyuyum.Biz acı,dert, elem üzüntü nedir bilmeyiz. ve sahnenin ortasına geçip pantolunu ve kilotunu aşağıya indirmiş. Bunugören barmen kız hemen silaha sarılmış ve Temel'in alete nişan almış.Ardından da yüksek sesle: Patlatayım mı? Temel hemen cevap vermiş: -Hayır ! hayır ! Gel em, O kendi PATLAR.......
KPSS A Grubu Meslekleri
Bu mesleklerden bazıları;
Başbakanlık
Başbakanlık MüfettişliğiUzman Yardımcılığı
Devlet Personel Uzmanlığı
AB Uzmanlığı
Marka Uzmanlığı(Patent Entitüsü)
Tuik Uzmanlığı(TUİK)
Planlama Uzman Yardımcılığı(DPT)
İçişleri Bakanlığı
Kaymakanlık
Kontrolörlük
Apk Uzmanlığı
İl Planlama Uzmanlığı
Dernekler Denetçiliği
Dışişleri Bakanlığı
Meslek Memurluğu
AB Uzman Yardımcılığı
İdari Memurluğu
Haberleşme Teknik Personeli
Ulaştırma Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
Çevre Ve Orman Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
Çevre ve Orman Uzmanlığı
Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
Tük. Ve Rek. Kontrolörlüğü
Tük. Ve Rek. Uzmanlığı
İç Ticaret Kontrolörlüğü
Teşkilatlandırma Kontrolörlüğü
AB Uzmanlığı
Milli Eğitim Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
İlköğretim Müfettişliği
Kültür Ve Turizm Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
Kontrolörlük
Kültür Uzmanlığı
AB Uzmanlığı
Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı
Bakanlık Müfetişliği
Sağlık Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
AB Uzmanlığı
Hazine Müsteşarlığı
Hazine Kontrolörlüğü
Sigorta Denetleme Uzmanlığı
Aküater Yardımcılığı
Hazine Uzmanlığı
NOt: sadece bir kaci
Başbakanlık
Başbakanlık MüfettişliğiUzman Yardımcılığı
Devlet Personel Uzmanlığı
AB Uzmanlığı
Marka Uzmanlığı(Patent Entitüsü)
Tuik Uzmanlığı(TUİK)
Planlama Uzman Yardımcılığı(DPT)
İçişleri Bakanlığı
Kaymakanlık
Kontrolörlük
Apk Uzmanlığı
İl Planlama Uzmanlığı
Dernekler Denetçiliği
Dışişleri Bakanlığı
Meslek Memurluğu
AB Uzman Yardımcılığı
İdari Memurluğu
Haberleşme Teknik Personeli
Ulaştırma Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
Çevre Ve Orman Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
Çevre ve Orman Uzmanlığı
Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
Tük. Ve Rek. Kontrolörlüğü
Tük. Ve Rek. Uzmanlığı
İç Ticaret Kontrolörlüğü
Teşkilatlandırma Kontrolörlüğü
AB Uzmanlığı
Milli Eğitim Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
İlköğretim Müfettişliği
Kültür Ve Turizm Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
Kontrolörlük
Kültür Uzmanlığı
AB Uzmanlığı
Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı
Bakanlık Müfetişliği
Sağlık Bakanlığı
Bakanlık Müfettişliği
AB Uzmanlığı
Hazine Müsteşarlığı
Hazine Kontrolörlüğü
Sigorta Denetleme Uzmanlığı
Aküater Yardımcılığı
Hazine Uzmanlığı
NOt: sadece bir kaci
duyuru
bugun bir dergi ke$fettim hemide bizim itusozlukten arkada$larin yayinladigi... payla$mak istedim.. diazepam ve cetesinin online dergisi fiyati biraz uygun olsaydi abonelik bile talep edecektik ama :p 7. sayidaki cenk-erdem roportaji okunmali, okutturulmali 6. sayida bide 3G muhabbeti varki cerez olur..
aha burdan web sayfalarina ula$ilabilir ulasamayanlar hakkini kaybetti :(
al goruntu http://www.funzin.com/
aha burdan web sayfalarina ula$ilabilir ulasamayanlar hakkini kaybetti :(
al goruntu http://www.funzin.com/
Arilar
500 gram bal için arılar, 3 milyon 750 bin defa çiçege konup kalkıyor. Bir kg bal için ise 40 bin tane arı, 6 milyon çiçegi dolaşıyor. Bal arıları bir peteği doldurabilmek için 100 milyon çiçegin nektarını emiyor ve 100.000 km kanat çırpıyor. Bir Arı, vücut ağırlığının 330 katı yük çekebiliyor. Bu deli çalışmanın arasında, dönüp “öbür arı benim kadar dolaşıyor mu?”diye kontrol gereğide duymuyor. Birbirlerine tam bir güven içinde sadece hedeflerine odaklanmışlar!... Neredeyse kölesi olduğumuz bilgisayar saniyede 16 milyar aritmetik işlem yaparken, bilgisayarın doğadaki rakibi bal arıları bu sürede daha az enerji harcayarak 10 trilyonluk işlem yapmakta. Bir koloninin pazarlanacak 1 kg bal üretmesi ve yaşamını sürdürebilmesi için, 8 kg bal tüketmesi gerekiyor . Bu da koloninin 6 kez dünya çevresini dönmesi demek... Onlar bu işi canla başla yapıyor, ve genetik olarak nesilden nesile aktarılmış bir tembellik asla söz konusu olmamış! Bu arı cumhuriyetinde cinlik yapmak için “birkaç gram bal da kendime saklayayım” diye peteği hortumlayanada şimdiye dek rastlanmamış. Hepsi güneşin “kalk” ziliyle çalışmaya başlayıp, güneşin “paydos” ziliyle dinlenmeye çekiliyorlar. Hiçbir arı, “kraliçe hanım işin kaymağını yiyecek diye ben geberene kadar çalışmam abi...”de dememiş, kovandan çıkınını alıp başka yollara düşüp başka bir kovanda cumhuriyet kurmayıda düşünmemiş! Karşı kovandakileri kıskanıp o peteğe dadanmamış! Her bir petek gözünün altıgen prizma şeklinde inşa edilmesi esas peteğin direncini sağlıyormuş. Bu nedenle kilolarca balı rahatlıkla taşıyabiliyor. “Gerçekten de en az balmumu harcayarak, maksimum ölçüde bal depolamak için en uygun şekil, arıların inşa ettigi altıgen prizmadır”diye onaylıyor fizikçiler. Hadi bakalım arıladan özürdileyelim, onlara “hayvan”dedigimiz için. Elin hayvanı düzen tutturmuş, milyon yıldır hayatına fesat sokmadan sürdürüyor yaşamını. Arıların “ayıkla pirincin taşını” diye bir sözleri de yok. Başka arıların yaptıklarını, onlar hayatlarını kısıtlayarak temizlemek zorunda değiller!.. Siz hiç arıyı sokan bir arı biliyor musunuz?
16 Eylül 2009 Çarşamba
ileti kaygisina son
Medeni Kanun’un nişanlanma ve evliliği düzenleyen 118 ve 125. maddelerini size teklif ediyorum”
tek kurşun bitirebilse bu hayatı bari bin kurşun atında gönlüm doysun ahali...
itiraf ediyorum:Winamp'teki unknown artist benim
“Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...”
never run after a bus or a woman there is always anotherone is coming
Egil kulak ver ceddine... Türk'e kefen giydirmek hangi itin haddine...!
* I can hear you in a whisper,But you can’t even hear me screaming!!
"Kim vurduya gittim, gelecem"
* KayßoLsam... hiÇ oLsam... yada ... hiÇ oLmasam .. ?
* Ben ceketimi kaybetmişim, sen düğme arıyorsun..
Edit: sirf iletiye biseler yazmak icin bi kac tane toplama sec beyen yada beyenme ! kaygimizi biraz azaltsin yeter ...
tek kurşun bitirebilse bu hayatı bari bin kurşun atında gönlüm doysun ahali...
itiraf ediyorum:Winamp'teki unknown artist benim
“Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...”
never run after a bus or a woman there is always anotherone is coming
Egil kulak ver ceddine... Türk'e kefen giydirmek hangi itin haddine...!
* I can hear you in a whisper,But you can’t even hear me screaming!!
"Kim vurduya gittim, gelecem"
* KayßoLsam... hiÇ oLsam... yada ... hiÇ oLmasam .. ?
* Ben ceketimi kaybetmişim, sen düğme arıyorsun..
Edit: sirf iletiye biseler yazmak icin bi kac tane toplama sec beyen yada beyenme ! kaygimizi biraz azaltsin yeter ...
Deprem Haritasi

TÜRKİYE DEPREM BÖLGELERİ HARİTASI HAKKINDA AÇIKLAMALAR*
- Bu harita, mevcut bilgilerin ışığı altında hazırlanmış, Bakanlar Kurulu’nun 18.4.1996 tarih ve 96/8109 sayılı kararı ile yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Önceki haritalardan farklı olarak olasılık metodu hesaplarına göre çizilen eşivme kontur haritası esas alınarak deprem bölgeleri tesbit edilmiştir. Buna göre, normal bir yapı 50 yıllık ekonomik ömrü içinde %90 ihtimal ile bu ivme değerlerinden fazla bir yüklenmeye maruz kalmayacağı tahmin edilmektedir. Ekonomik ömrü daha uzun veya önemli yapılar için karşılaşabilecekleri en büyük ivme değerlerinin ayrıca hesaplanması gerekir.
- Deprem Bölgeleri Haritası ile Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik bir birini tamamlamaktadır. Bu yönetmeliğe göre deprem bölgelerinde kabul edilen hesap ivmeleri, 1.derece için 0.4g , 2.derece için 0.3g , 3.derece için 0.2g , 4.derece için 0.1g olarak alınmalıdır. 5.derece için deprem hesabı yapmak zorunlu değildir.
Türkiye Deprem Bölgeleri, ivme değerlerine göre aşağıdaki şekilde derecelendirilmiştir.
1. Derece deprem bölgesi: beklenen ivme değeri 0.40 g 'den büyük
2. Derece deprem bölgesi: beklenen ivme değeri 0.40 g ile 0.30 g arasında
3. Derece deprem bölgesi: beklenen ivme değeri 0.30 g ile 0.20 g arasında
4. Derece deprem bölgesi: beklenen ivme değeri 0.20 g ile 0.10 g arasında
5. Derece deprem bölgesi: beklenen ivme değeri 0.10 g 'den az
g: yer çekimi(981 cm/s2).
- Yerleşim birimlerinin hangi deprem bölgesinde yer aldığı örneklerde açıklanmıştır. Haritada yer almayan yerleşim birimleri için, bağlı olduğu il veya ilçe merkezine ait deprem bölgesi esas alınacaktır.
Örnek 1. Adana merkezi 2. derece deprem bölgesindedir.
Örnek 2. Adana'nın, Ceyhan ilçesi merkez bucağı, Kösreli bucağı ve Sağkaya bucağı 2. derece deprem bölgesindedir. Ceyhan belediyesi de dahil olmak üzere adı yazılmayan Doruk, Kurtkulağı, Sarımazı, Mercimek, Kurtpınar, Hamdilli ve Mustafabeyli belediyeleri 2. derece deprem bölgesindedir.
Örnek 3. Adana'nın Düziçi ilçesi merkez bucağı 1. derece deprem bölgesindedir. Düziçi’ne bağlı Böcekli belediyesi 2. derece deprem bölgesi olup, adı yazılmayan Ellek belediyesi 1. derece deprem bölgesindedir.
Örnek 4. Adana'nın Osmaniye ilçesi merkez bucağı 1. derece deprem bölgesindedir. İlçeye bağlı Kaypak, Toprakkale ve Yarpuz bucakları 1. derece, Tecirli bucağı ise 2. derece deprem bölgesindedir.
Örnek 5. Adıyaman'nın merkez ilçesi merkez bucağı 2. derece deprem bölgesindedir. İlçeye bağlı Yaylakonak belediyesi 1. derece deprem bölgesindedir.
*Bu harita, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğüne 92-03-03-18 nolu proje sonuç raporu olarak sunulan, Polat Gülkan, Ali Koçyiğit, M.Semih Yücemen, Vedat Doyuran ve Nesrin Başöz (ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezi) tarafından hazırlanan Ocak 1993 tarihli ve 93-01 nolu "En Son Verilere Göre Hazırlanan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası" raporuna dayanmaktadır.
15 Eylül 2009 Salı
Bayrak
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;
Yeryüzünde yer beğen:
Nereye dikilmek istersenS
öyle seni oraya dikeyim!
Arif Nihat Asya
Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;
Yeryüzünde yer beğen:
Nereye dikilmek istersenS
öyle seni oraya dikeyim!
Arif Nihat Asya
Kadir Gecesi
Kadir Gecesi (Arapça: لیلة القدر lailatu'l Qadr), İslam dinine göre, Kur'an'ın vahiy yoluyla İslam peygamberi Muhammed'e gönderilmeye başlandığı gecedir.
Kadir gecesinden Mekke devrinde nazil olan ve Kur'an-ı Kerim'in doksan yedinci sûresi olan beş ayetlik Kadr Suresi (Arapça: سورة القدر )'nde bahsedilir. Bu surede Kur’an’ın indirildiği kadir gecesinden bahsedildiği için bu sureye Kadir Suresi denmiştir. Kadr, 'azamet' ve 'şeref' demektir. Kadir Suresinde Kur’an’ın kadir gecesinde indirildiğinden, kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğundan, kadir gecesinin rahmet ve berekete vesile olduğundan, bu sebeple insanlık için taşıdığı değerden bahsedilir.
Kadir gecesinin hangi gece olduğu kesin olarak bilinmiyor fakat Ramazan'ın yirmi yedinci gününün gecesinde olduğu kabul edilir. Muhammed bunun kesinlikle hangi gece olduğunu belirtmemiş, ancak; "Siz Kadir gecesini Ramazan'ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız" demiştir.
Aslen hadislerde Ramazan'ın 20. gününden sonraki tek günlerde aranması söylenmesine rağmen, daha sonra karmaşa çıkmaması için Ramazanın 27.gün - 28. gecesi Kadir Gecesi
sayılmıştır. Hicrî takvime göre de Kadir Gecesi Ramazan Ayı'nın son 10 gününde bulunur.
İslam'a göre Allah Kur'anın ilk ayetlerini Cebrail aracılığı ile Muhammed'e kırk yaşında Hira Mağarası'nda göndermiştir. İlk ayetler Kadir gecesinde indirilen Alak Suresi'nin ilk ayetleridir.
kaynak:wikipedia
Kadir gecesinden Mekke devrinde nazil olan ve Kur'an-ı Kerim'in doksan yedinci sûresi olan beş ayetlik Kadr Suresi (Arapça: سورة القدر )'nde bahsedilir. Bu surede Kur’an’ın indirildiği kadir gecesinden bahsedildiği için bu sureye Kadir Suresi denmiştir. Kadr, 'azamet' ve 'şeref' demektir. Kadir Suresinde Kur’an’ın kadir gecesinde indirildiğinden, kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğundan, kadir gecesinin rahmet ve berekete vesile olduğundan, bu sebeple insanlık için taşıdığı değerden bahsedilir.
Kadir gecesinin hangi gece olduğu kesin olarak bilinmiyor fakat Ramazan'ın yirmi yedinci gününün gecesinde olduğu kabul edilir. Muhammed bunun kesinlikle hangi gece olduğunu belirtmemiş, ancak; "Siz Kadir gecesini Ramazan'ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız" demiştir.
Aslen hadislerde Ramazan'ın 20. gününden sonraki tek günlerde aranması söylenmesine rağmen, daha sonra karmaşa çıkmaması için Ramazanın 27.gün - 28. gecesi Kadir Gecesi
sayılmıştır. Hicrî takvime göre de Kadir Gecesi Ramazan Ayı'nın son 10 gününde bulunur.
İslam'a göre Allah Kur'anın ilk ayetlerini Cebrail aracılığı ile Muhammed'e kırk yaşında Hira Mağarası'nda göndermiştir. İlk ayetler Kadir gecesinde indirilen Alak Suresi'nin ilk ayetleridir.
kaynak:wikipedia
13 Eylül 2009 Pazar
only one glass
Baskentler
...
ABD - VASHİNGTON
Afganistan - KABİL
Almanya - BONN
Andorra - ANDORRA LA VELLA
Angola - LUANDA
Antigva - SAİNT JOHNS
Arjantin - BUENUOS AİRES
Arnavutluk - TİRAN
Avustralya - CANBERRA
Avusturya - VİYANA
Azerbaycan - BAKÜ
Bahama - NASSAU
Bahreyn - MENAME
Bangladeş - DAKKA
Barbados - BRİDGETOVN
Barbuda - SAİNT JOHNS
Batı Samoa - APİA
Belçika - BRÜKSEL
Belize - BELMOPAN
Benin - PORTONONO
Bermuda - HAMİLTON
Beyaz Rusya - MİNSK
Bhutan - THİMBU
Birleşik Arap Emirlikleri - ABUDABİ
Birmanya - RANGUN
Bolivya - LAPAZ
Bosna Hersek - SARAYBOSNA
Botsvana - GABORANES
Brezilya - BRASİLİA, BRAZİL
Brunei - BANDAR SERİ BEGAVAN
Bulgaristan - SOFYA
Burkina Faso - DUAGADOUGOU, UAGADUGU
Burundi - BUJUMBURA
Cabo Verde - PRAİA
Cezayir - CEZAYİR
Cibuti - CİBUTİ
Çad - NDJAMENA
Çekoslovakya - PRAG
Çin - PEKİNDanimarka - KOPENHANG
Dominika - ROSEAU
Dominik Cumhuriyeti - SANTO DOMİNGO
Ekvator - KUİTO
Ekvator Ginesi - MALABOEl Salvador - SAN SALVADOR
Endonezya - CAKARTA
Ermenistan - ERİVAN
Estonya - TALLİNN
Etiyopya - ADDİS ABABA
Fas - RABAT
Fiji - SUVA
Fildişi kıyısı - ABİDJAN, ABİCAN
Finlandiya - HELSİNKİ
Fransa - PARİS
Gabon - LİBREVİLLE
Gambia - BATHURST
Gana - ACCRA, AKRA
Gine - KONAKRİ
Gine Bissau - BİSSAU
Grenada - SAİNT GEORGE’S
Guatemala - GUTEMALA CİTY
Güney Afrika Cumhuriyeti - CAPE TOVN
Güney Kıbrıs - LEFKOŞA
Güney Kore - SEUL
Güney Yemen - ADEN
Gürcistan - TİFLİS
Haiti - PORT AU PRİNCE
Hırvatistan - ZAGREP
Hindistan - YENİ DELHİ
Hollanda - AMSTERDAM
Hollanda Antilleri - WİLLEM STADT
Honduras - TEGUCİ GALPA
Irak - BAĞDAT
İngiltere - LONDRA
İran - TAHRAN
İrlanda - DUBLİN
İsrail - KUDÜS
İspanya - MADRİD
İsveç - STOCKHOLM
İsviçre - BERN
İtalya - ROMA
İzlanda - REYKJAVİK
Jameika - KİNGSTON
Japonya - TOKYO
Kamerun - YAOUNDE, YAU
Kampuçya - PHONOM PENH
Kanada - OTTAVA
Katar -DOHA
Kazakistan - ALMA ATA
Kenya - NAİROBİ
Kırgızistan - BİŞKEK
Kolombiya - BOGOTA
Komorlar -MORONİ
Kuzey Yemen - SAN’A
Kongo - BRAZZAVİLLE
Kostarika - SAN JOSE
Kribati - TARAVA
Kuveyt - KUVEYT
Kuzey Kıbrıs - LEFKOŞA
Kuzey Kore - PYONGYANG
Küba - HAVANA
Laos - VİENTİANE
Lesotho - MASERO
Letonya - RİGA
Liberya - MONRAVİA
Libya - TRABLUS
Liechtenstein - VADUZ
Litvanya - VİLNİUS
Lübnan - BEYRUT
Lüksemburg - LÜKSEMBURG
Macaristan - BUDAPEŞTE
Madagaskar - ANTANARİVO
Mairitius - PORT LOİS
Makedonya - ÜSKÜP
Malavi - LİLONGVE
Malaysiya - KUALALUMPUR
Maldivler - MALE
Mali - BAMAKO
Malta - VALETTA
Meksika - MEKSİKO CİTY, MEXİCO
Mısır - KAHİRE
Moğolistan - ULANBATOR
Moldavya - KİŞİNEV
Monako - MONAKO
Moritanya - NUAKŞOT
Mozambik - MAPUTO
Myanmar - RANGOON
Namibya - VİNDHOEK
Navru - YAREN
Nepal - KATMANDU
Nevis - BASSETERRE
Nijer - NİAMEY
Nijerya - LAGOS
Nikaragua - MANAGUA
Norveç - OSLO
Orta Afrika Cumhuriyeti - BANGUİ, BANGİ
Özbekistan - TAŞKENT
Pakistan - İSLAMABAD
Panama - PANAMA CİTY
Papua Yeni Gine - PORT MORESBY
Paraguay - ASUNCİON
Peru - LİMA
Polonya - VARŞOVA
Portekiz - LİZBON
Principe - SAO TOME
Romanya - BÜKREŞ
Ruanda - KİGALİ
Rusya - MOSKOVA
San Marino - SAN MARİNO
Sao Tome - SAO TOME
Senegal - DAKAR
Seyşeller - VİTORİA
Sierra Lone - FREETOVN
Singapur - SİNGAPUR
Slovenya - LJUBJANA
Solomon Adaları - HONİARA
Somali - MOGADİŞU
Sovyetler Birliği - MOSKOVA
Sri Lanka - KOLOMBO, SRİ JAYE WARDENEPURA
St. Christopher - BASSETERRE
St. Lucia - CASTRİES
Sudan - HARTUM
Surinam - PARAMARİBO
Suriye - ŞAM
Suudi Arabistan - RİYAD
Svaziland - MBABANE
Şili - SANTİAGO
Tacikistan -
Tanzanya - DARÜSSELAM, DARES SALAAM
Tayland - BANGKOK
Tayvan - TAİPEH, TAYPEY
Tobago - PORT OF SPAİN
Togo - LOME
Tonga - NUKUALOAF
Trinidad - PORT OF SPAİN
Tunus - TUNUS
Tuvalu - FUNAFUTİ
Türkiye - ANKARA
Türkmenistan - AŞKABAT
Uganda - KAMPALA
Ukrayna - KİEV
Umman - MASKAT
Uruguay - MONTEVİDEO
Ürdün - AMMAN
Vanuatu - PORTVİLA
Venezuella - CARACAS
Vietnam - HANOİ
Yemen - SANA
Yeni Yugoslavya - BELGRAD
Yeni Zelanda - WELLİNGTON
Yeşil Burun - PRAİA
Yuguslavya - BELGRAD
Yunanistan - ATİNA
Zaire - KİNŞASA, KİNŞHASA
Zambiya - LUSAKA
Zimbabve - HARARE
Not:degisen desismistir...antillerden gelen bilgiler bu yonde...
ABD - VASHİNGTON
Afganistan - KABİL
Almanya - BONN
Andorra - ANDORRA LA VELLA
Angola - LUANDA
Antigva - SAİNT JOHNS
Arjantin - BUENUOS AİRES
Arnavutluk - TİRAN
Avustralya - CANBERRA
Avusturya - VİYANA
Azerbaycan - BAKÜ
Bahama - NASSAU
Bahreyn - MENAME
Bangladeş - DAKKA
Barbados - BRİDGETOVN
Barbuda - SAİNT JOHNS
Batı Samoa - APİA
Belçika - BRÜKSEL
Belize - BELMOPAN
Benin - PORTONONO
Bermuda - HAMİLTON
Beyaz Rusya - MİNSK
Bhutan - THİMBU
Birleşik Arap Emirlikleri - ABUDABİ
Birmanya - RANGUN
Bolivya - LAPAZ
Bosna Hersek - SARAYBOSNA
Botsvana - GABORANES
Brezilya - BRASİLİA, BRAZİL
Brunei - BANDAR SERİ BEGAVAN
Bulgaristan - SOFYA
Burkina Faso - DUAGADOUGOU, UAGADUGU
Burundi - BUJUMBURA
Cabo Verde - PRAİA
Cezayir - CEZAYİR
Cibuti - CİBUTİ
Çad - NDJAMENA
Çekoslovakya - PRAG
Çin - PEKİNDanimarka - KOPENHANG
Dominika - ROSEAU
Dominik Cumhuriyeti - SANTO DOMİNGO
Ekvator - KUİTO
Ekvator Ginesi - MALABOEl Salvador - SAN SALVADOR
Endonezya - CAKARTA
Ermenistan - ERİVAN
Estonya - TALLİNN
Etiyopya - ADDİS ABABA
Fas - RABAT
Fiji - SUVA
Fildişi kıyısı - ABİDJAN, ABİCAN
Finlandiya - HELSİNKİ
Fransa - PARİS
Gabon - LİBREVİLLE
Gambia - BATHURST
Gana - ACCRA, AKRA
Gine - KONAKRİ
Gine Bissau - BİSSAU
Grenada - SAİNT GEORGE’S
Guatemala - GUTEMALA CİTY
Güney Afrika Cumhuriyeti - CAPE TOVN
Güney Kıbrıs - LEFKOŞA
Güney Kore - SEUL
Güney Yemen - ADEN
Gürcistan - TİFLİS
Haiti - PORT AU PRİNCE
Hırvatistan - ZAGREP
Hindistan - YENİ DELHİ
Hollanda - AMSTERDAM
Hollanda Antilleri - WİLLEM STADT
Honduras - TEGUCİ GALPA
Irak - BAĞDAT
İngiltere - LONDRA
İran - TAHRAN
İrlanda - DUBLİN
İsrail - KUDÜS
İspanya - MADRİD
İsveç - STOCKHOLM
İsviçre - BERN
İtalya - ROMA
İzlanda - REYKJAVİK
Jameika - KİNGSTON
Japonya - TOKYO
Kamerun - YAOUNDE, YAU
Kampuçya - PHONOM PENH
Kanada - OTTAVA
Katar -DOHA
Kazakistan - ALMA ATA
Kenya - NAİROBİ
Kırgızistan - BİŞKEK
Kolombiya - BOGOTA
Komorlar -MORONİ
Kuzey Yemen - SAN’A
Kongo - BRAZZAVİLLE
Kostarika - SAN JOSE
Kribati - TARAVA
Kuveyt - KUVEYT
Kuzey Kıbrıs - LEFKOŞA
Kuzey Kore - PYONGYANG
Küba - HAVANA
Laos - VİENTİANE
Lesotho - MASERO
Letonya - RİGA
Liberya - MONRAVİA
Libya - TRABLUS
Liechtenstein - VADUZ
Litvanya - VİLNİUS
Lübnan - BEYRUT
Lüksemburg - LÜKSEMBURG
Macaristan - BUDAPEŞTE
Madagaskar - ANTANARİVO
Mairitius - PORT LOİS
Makedonya - ÜSKÜP
Malavi - LİLONGVE
Malaysiya - KUALALUMPUR
Maldivler - MALE
Mali - BAMAKO
Malta - VALETTA
Meksika - MEKSİKO CİTY, MEXİCO
Mısır - KAHİRE
Moğolistan - ULANBATOR
Moldavya - KİŞİNEV
Monako - MONAKO
Moritanya - NUAKŞOT
Mozambik - MAPUTO
Myanmar - RANGOON
Namibya - VİNDHOEK
Navru - YAREN
Nepal - KATMANDU
Nevis - BASSETERRE
Nijer - NİAMEY
Nijerya - LAGOS
Nikaragua - MANAGUA
Norveç - OSLO
Orta Afrika Cumhuriyeti - BANGUİ, BANGİ
Özbekistan - TAŞKENT
Pakistan - İSLAMABAD
Panama - PANAMA CİTY
Papua Yeni Gine - PORT MORESBY
Paraguay - ASUNCİON
Peru - LİMA
Polonya - VARŞOVA
Portekiz - LİZBON
Principe - SAO TOME
Romanya - BÜKREŞ
Ruanda - KİGALİ
Rusya - MOSKOVA
San Marino - SAN MARİNO
Sao Tome - SAO TOME
Senegal - DAKAR
Seyşeller - VİTORİA
Sierra Lone - FREETOVN
Singapur - SİNGAPUR
Slovenya - LJUBJANA
Solomon Adaları - HONİARA
Somali - MOGADİŞU
Sovyetler Birliği - MOSKOVA
Sri Lanka - KOLOMBO, SRİ JAYE WARDENEPURA
St. Christopher - BASSETERRE
St. Lucia - CASTRİES
Sudan - HARTUM
Surinam - PARAMARİBO
Suriye - ŞAM
Suudi Arabistan - RİYAD
Svaziland - MBABANE
Şili - SANTİAGO
Tacikistan -
Tanzanya - DARÜSSELAM, DARES SALAAM
Tayland - BANGKOK
Tayvan - TAİPEH, TAYPEY
Tobago - PORT OF SPAİN
Togo - LOME
Tonga - NUKUALOAF
Trinidad - PORT OF SPAİN
Tunus - TUNUS
Tuvalu - FUNAFUTİ
Türkiye - ANKARA
Türkmenistan - AŞKABAT
Uganda - KAMPALA
Ukrayna - KİEV
Umman - MASKAT
Uruguay - MONTEVİDEO
Ürdün - AMMAN
Vanuatu - PORTVİLA
Venezuella - CARACAS
Vietnam - HANOİ
Yemen - SANA
Yeni Yugoslavya - BELGRAD
Yeni Zelanda - WELLİNGTON
Yeşil Burun - PRAİA
Yuguslavya - BELGRAD
Yunanistan - ATİNA
Zaire - KİNŞASA, KİNŞHASA
Zambiya - LUSAKA
Zimbabve - HARARE
Not:degisen desismistir...antillerden gelen bilgiler bu yonde...
İnaniyor musun ?
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal tıraşı olmakİçin berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete
başladılar.
Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgilikonu açıldı...
Berber: " Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah'ınvarlığına inanmıyorum."
Adam: " Peki neden böyle diyorsun?"
Berber: " Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı,bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta insan olur muydu, terk edilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimse acı çektirmez,birbirini üzmezdi. Allah olsaydı,bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum..."
Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmayagirmek istemediği için cevap vermedi.
Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede
uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berberin dükkanına geri döndü.
Adam: " Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok"
Berber: " Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve birberberim."
Adam: " Hayır, yok. çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlıve sakallı adamlar olmazdı."
Berber: " Himmm... Berber diye bir şey var ama o insanlarbana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?"
Adam: " Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var, ve insanlarona gitmiyorsa, bu gitmeyenlerin tercihi.
İşte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!"
Bu yazıyı beğendiyseniz, sevdiklerinizle paylasin...Allah'a inanmıyorsanız, boşverin gitsin...
başladılar.
Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgilikonu açıldı...
Berber: " Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah'ınvarlığına inanmıyorum."
Adam: " Peki neden böyle diyorsun?"
Berber: " Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı,bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta insan olur muydu, terk edilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimse acı çektirmez,birbirini üzmezdi. Allah olsaydı,bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum..."
Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmayagirmek istemediği için cevap vermedi.
Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede
uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berberin dükkanına geri döndü.
Adam: " Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok"
Berber: " Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve birberberim."
Adam: " Hayır, yok. çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlıve sakallı adamlar olmazdı."
Berber: " Himmm... Berber diye bir şey var ama o insanlarbana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?"
Adam: " Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var, ve insanlarona gitmiyorsa, bu gitmeyenlerin tercihi.
İşte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!"
Bu yazıyı beğendiyseniz, sevdiklerinizle paylasin...Allah'a inanmıyorsanız, boşverin gitsin...
Ne dediler
"insanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor... düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."
william shakespeare
william shakespeare
kilit tasi

çok önemli bir taştır. kemer, kiriş veya köprülerde en üst ve ortada bulunur. bu yapıyı tutar ve stabil kalmasını sağlar..
geçtiğimiz yıllarda yıkılma tehlikesi yaşayan cami(suleymaniye).eğer hemen önlem alınmazsa yıkılma tehlikesi bulunduğundan hemen mimar ve mühendislerden oluşan bir ekip kurulmuş. caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş ve kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşları zamanla aşınmış. bu taşın değiştirilmesi çok ama çok zormuş ve elemanlar çaresiz bir şekilde ne yapacaklarını düşünüyorlarmış. en sonunda bir iskele kurmuşlar ve kurdukları taşıyıcılarla bu taşı değiştirirken taşın yanında bir oyuk bulmuşlar. oyukta bir şişe varmış ve şişenin içinde bir not. çok eski bir not..not tercüme ettirilmiş. notta:"bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz.her kim bu taş eskidiğinde yenisiyle değiştirmek isterse; eski taşın yerine takılacak yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarıda kalan kısımlarını kessin vs. vs." imza: mimar sinan.......tüm yapılması gerekenler kademe kademe anlatılıyormuş. elemanlar hemen anlatılanları yapmışlar ve cami kurtulmuş...
Ne dediler
"insanlara, kendilerini nankörlüğe mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayınız."
Balzac
Balzac
Bunlari Biliyormuydunuz ?
Erkeklerin düğmeleri niçin sağdadır?
Hakikaten, niçin erkeklerin tüm giysilerinde düğmeler sağda, ilikler solda iken kadın giysilerinde tam tersidir?
İşte, insanların daha çok sağ ellerini kullanmalarından dolayı yerleşen bir alışkanlık daha. Sağ elini kullanan bir insan için, sağdaki bir düğmeyi, soldaki bir iliğe geçirmek daha kolaydır. Bu nedenle de erkeklerin düğmeleri daima sağdadır.
Peki kadınların düğmeleri niçin solda? Kadınların çoğunluğu da, daha çok sağ ellerini kullanmıyor mu?
Giysilerde düğmelerin kullanılmaya başlanıldığı ilk zamanlarda, düğmeler hem çabuk kırılabiliyordu, hem de herkesin alamayacağı kadar pahalı idi. Düğme alabilecek zengin kadınlar da, uzun elbiselerini ancak hizmetçilerinin yardımı ile giyebiliyorlardı.
Hizmetçiler ise hanımlarının karşısında, onların düğmelerini, sağ ellerini kullanarak daha rahat ve daha hızlı ilikleyebiliyorlardı (tabii erkeklerin de daha hızlı çözdüklerini söylemeye gerek yok). Bu neden(ler)le, terziler düğmeleri hizmetçinin sağına, hanımının ise soluna gelecek şekilde diker oldular. Günümüzde her kadın, kendi kendine giyinip soyunmasına rağmen nedendir bilinmez, bu adet değişmedi.
Hakikaten, niçin erkeklerin tüm giysilerinde düğmeler sağda, ilikler solda iken kadın giysilerinde tam tersidir?
İşte, insanların daha çok sağ ellerini kullanmalarından dolayı yerleşen bir alışkanlık daha. Sağ elini kullanan bir insan için, sağdaki bir düğmeyi, soldaki bir iliğe geçirmek daha kolaydır. Bu nedenle de erkeklerin düğmeleri daima sağdadır.
Peki kadınların düğmeleri niçin solda? Kadınların çoğunluğu da, daha çok sağ ellerini kullanmıyor mu?
Giysilerde düğmelerin kullanılmaya başlanıldığı ilk zamanlarda, düğmeler hem çabuk kırılabiliyordu, hem de herkesin alamayacağı kadar pahalı idi. Düğme alabilecek zengin kadınlar da, uzun elbiselerini ancak hizmetçilerinin yardımı ile giyebiliyorlardı.
Hizmetçiler ise hanımlarının karşısında, onların düğmelerini, sağ ellerini kullanarak daha rahat ve daha hızlı ilikleyebiliyorlardı (tabii erkeklerin de daha hızlı çözdüklerini söylemeye gerek yok). Bu neden(ler)le, terziler düğmeleri hizmetçinin sağına, hanımının ise soluna gelecek şekilde diker oldular. Günümüzde her kadın, kendi kendine giyinip soyunmasına rağmen nedendir bilinmez, bu adet değişmedi.
Bende bilirim
Yavuz Sultan Selim Han diğer Osmanlı padişahları gibi,sefer yapacağı yeri saklı tutar,kimseye söylemez ve hatta askerleri bile nereye gittiklerini bilmezdi.
Yine bir gün sefer hazırlıklarını başlatan Yavuz,ısrarla paşalarından biri nereye sefer yapıldığını öğrenmek ister.Bu ısrar üzerine:
-Paşa,sen sır saklamasını bilir misin?
-Evet,Padişahım;hem de çok iyi sır saklarım.
Bunun Üzerine Padişah:
-“Ya öyle mi,Bende bilirim” der.
Yine bir gün sefer hazırlıklarını başlatan Yavuz,ısrarla paşalarından biri nereye sefer yapıldığını öğrenmek ister.Bu ısrar üzerine:
-Paşa,sen sır saklamasını bilir misin?
-Evet,Padişahım;hem de çok iyi sır saklarım.
Bunun Üzerine Padişah:
-“Ya öyle mi,Bende bilirim” der.
Ne dediler
"Dün, dünle beraber gitti cancağızım; bugün yeni şeyler söylemek ( yapmak ) lazım."
Mevlana
Mevlana
sadaka-i fitir (FITRE)
sadaka-i fitir, ramazani serifin sonuna yetisen ve asli ihtiyaclarindan baska en az nisap miktari bir mala malik bulunan her musluman icin verilmesi vacip olan bir sadakadir.
zekatin farz olmasindan once, orucun farz kilindigi sene vacip olan sadakai fitir orucun kabulune, olum aninin sikintilardan ve ve kabir azabindan kurtulusa vesiledir. yoksullarin ihtiyaclarini gidermeye, bayram nesesinden onlarinda itifade etmelerine bir yardimdir. bu sebepten sadakai fitir yani fitre, insani bir vazifedir.
zekatin farz olmasindan once, orucun farz kilindigi sene vacip olan sadakai fitir orucun kabulune, olum aninin sikintilardan ve ve kabir azabindan kurtulusa vesiledir. yoksullarin ihtiyaclarini gidermeye, bayram nesesinden onlarinda itifade etmelerine bir yardimdir. bu sebepten sadakai fitir yani fitre, insani bir vazifedir.
Diksiyon

Diksiyon, konuşulan dilin incelenmesi ve kullanılması. Fonetik sesleri veya fonemleri inceler; diksiyon ise konuşma sanatı ve tekniği olarak fonetiği tamamlar.
Bir şiiri, bir nutku, bir piyesteki rolü söylemek, okuma tarzını belirten "diksiyon" denilen sanat, konuşma organlarının, yatkın veya çalışmayla işlek hale gelmiş olmasını gerektirir.
Diksiyonun çeşitli bölümleri vardır: heceleri belirtme, telaffuz, noktalama, ses perdesini ayarlama, inşat. Bazen ton ve tarz bakımından suniliğe kaçan, bazen günlük konuşma diline, gerçek söyleyişe yaklaşan diksiyon, edebiyat ve tiyatro anlayışıyla bağlantılı olarak gelişmiştir. Türkçenin özellikleri, doğru nefes almak,Vurgu, tonlama,ulama, sık yapılan yanlışlar diksiyonun alt başlıklarıdır.
"jurnalci jaleyle jenaratör müjgan, japonya' dan jilet, jant, jet, jambon, jelatin, jartiyer, jeton, jarse, japongülü getirdiler."
"cemil, cemile, cemal, cumaları cilalı cüce canip'in cicili bicili cilvetinde cümbür cemaat cacık yerler, sonra da cebecili cingöz coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler."
tarzında cümleleri oldukça hızlı ve akıcı söylemeyi başarabilmeyi gerektiren dersmis..
diksiyonumu kaybettim ! hukumsuzdur.
Bir şiiri, bir nutku, bir piyesteki rolü söylemek, okuma tarzını belirten "diksiyon" denilen sanat, konuşma organlarının, yatkın veya çalışmayla işlek hale gelmiş olmasını gerektirir.
Diksiyonun çeşitli bölümleri vardır: heceleri belirtme, telaffuz, noktalama, ses perdesini ayarlama, inşat. Bazen ton ve tarz bakımından suniliğe kaçan, bazen günlük konuşma diline, gerçek söyleyişe yaklaşan diksiyon, edebiyat ve tiyatro anlayışıyla bağlantılı olarak gelişmiştir. Türkçenin özellikleri, doğru nefes almak,Vurgu, tonlama,ulama, sık yapılan yanlışlar diksiyonun alt başlıklarıdır.
"jurnalci jaleyle jenaratör müjgan, japonya' dan jilet, jant, jet, jambon, jelatin, jartiyer, jeton, jarse, japongülü getirdiler."
"cemil, cemile, cemal, cumaları cilalı cüce canip'in cicili bicili cilvetinde cümbür cemaat cacık yerler, sonra da cebecili cingöz coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler."
tarzında cümleleri oldukça hızlı ve akıcı söylemeyi başarabilmeyi gerektiren dersmis..
diksiyonumu kaybettim ! hukumsuzdur.
12 Eylül 2009 Cumartesi
Karikatür Yarışması
3. uluslararası Karikatür Yarışması “Hangi Son, Hangisi Son?” 29 Eylül 2009-BUrs
Yarışma Bütün Dünya Karikatürcülerine Açıktır - Yarışmaya gönderilen karikatürler daha önce yayınlanmamış ve ödül almamış olmalıdır. Ödüllü bir karikatürün bu yarışmada ödül alması ve durumun tespiti halinde ödülü geçersiz sayılır.- Karikatürler en az A4 en çok A3 boyutunda ve orijinal olmalıdır. (Fotokopi, fax, Bilgisayar çıktısı vb. kabul edilmeyecektir. )- Yarışmaya en çok 5 eser gönderilebilir.- Gönderilen eserlerin arkasına mutlaka Ad Soyad ve iletişim bilgileri yazılmalıdır.- Yarışmaya Katılım İçin web sayfasında yayınlanan yarışma formunun doldurularak eserlerle birlikte gönderilmesi gerekmektedir.- Yarışmada derece alan eserler iade edilmeyecektir.- Eserin postada zarar görmesinden düzenleme kurulu sorumlu değildir.- Katılımcı, katılım formunu doldurmakla yarışmaya katılacağı karikatür(ler) üzerinde haiz olduğu ve FSEK’nun 21. – 25. madde hükümlerinde tanımlanan işleme, çoğaltma, yayma, temsil ve işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim mali haklarını, bunların 3. kişilere devir haklarını da kapsar şekilde herhangi bir yer, süre ve sayı kısıtlaması olmaksızın Burfaş’a devrettiğini, Burfaş’ın söz konusu karikatürleri sergilemek, arşivinde tutmak, internet ortamında ve sair şekillerde yayınlamak suretiyle ve bunlarla sınırlı olmaksızın dilediği her şekilde kullanmasına muvafakatinin olduğunu peşinen beyan ve kabul etmektedir.- İlk üç dereceye girenlerin ödül törenine gelmek için gereken yol ve konaklama giderleri Burfaş tarafından karşılanacaktır.- Ödül alamayan karikatürler, sahiplerinin yazılı talepleri doğrultusunda iade edilecektir. Yarışma Konusu : SON “Hangi Son, Hangisi Son?” Son Başvuru Tarihi: 29 Eylül 2009 Ödül Töreni ve Sergi Tarihi: 30.10.2009 Adres : BURFAŞBursa Park Bahçe Sosyal ve Kültürel Hizmetler Tic. A.Ş. Santral Garaj Mh. Merinos Cd. Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi H Blok Merinos Parkı Osmangazi Bursa TÜRKİYE JÜRİ ÜYELERİ Michael KOUNTORIS – YunanistanValeri KURTU – AlmanyaSepideh ANJOMROOZ – İranCarlos BRITO – FransaEray ÖZBEK – TürkiyeNezih DANYAL – TürkiyeGürbüz DOĞAN EKŞİOĞLU – Türkiye Zeynel Abidin TURAN – Türkiye Ödüller :1.’lik Ödülü 5000 $ 2.’lik Ödülü 2500 $ 3.’lük Ödülü 1000 $10 kişiye 200 $’ lık Mansiyon Ödülü İLETİŞİM Koordinatör : İlknur Çatak ŞEN BURFAŞ Tel : 0 224 251 18 00 – 136Fax : 0 224 251 18 85iletisim@bursakarikatur.org - burfas@burfas.com.tr Yarışma Katılım Formu'nu indirmek için buraya tıklayınız
Yarışma Bütün Dünya Karikatürcülerine Açıktır - Yarışmaya gönderilen karikatürler daha önce yayınlanmamış ve ödül almamış olmalıdır. Ödüllü bir karikatürün bu yarışmada ödül alması ve durumun tespiti halinde ödülü geçersiz sayılır.- Karikatürler en az A4 en çok A3 boyutunda ve orijinal olmalıdır. (Fotokopi, fax, Bilgisayar çıktısı vb. kabul edilmeyecektir. )- Yarışmaya en çok 5 eser gönderilebilir.- Gönderilen eserlerin arkasına mutlaka Ad Soyad ve iletişim bilgileri yazılmalıdır.- Yarışmaya Katılım İçin web sayfasında yayınlanan yarışma formunun doldurularak eserlerle birlikte gönderilmesi gerekmektedir.- Yarışmada derece alan eserler iade edilmeyecektir.- Eserin postada zarar görmesinden düzenleme kurulu sorumlu değildir.- Katılımcı, katılım formunu doldurmakla yarışmaya katılacağı karikatür(ler) üzerinde haiz olduğu ve FSEK’nun 21. – 25. madde hükümlerinde tanımlanan işleme, çoğaltma, yayma, temsil ve işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim mali haklarını, bunların 3. kişilere devir haklarını da kapsar şekilde herhangi bir yer, süre ve sayı kısıtlaması olmaksızın Burfaş’a devrettiğini, Burfaş’ın söz konusu karikatürleri sergilemek, arşivinde tutmak, internet ortamında ve sair şekillerde yayınlamak suretiyle ve bunlarla sınırlı olmaksızın dilediği her şekilde kullanmasına muvafakatinin olduğunu peşinen beyan ve kabul etmektedir.- İlk üç dereceye girenlerin ödül törenine gelmek için gereken yol ve konaklama giderleri Burfaş tarafından karşılanacaktır.- Ödül alamayan karikatürler, sahiplerinin yazılı talepleri doğrultusunda iade edilecektir. Yarışma Konusu : SON “Hangi Son, Hangisi Son?” Son Başvuru Tarihi: 29 Eylül 2009 Ödül Töreni ve Sergi Tarihi: 30.10.2009 Adres : BURFAŞBursa Park Bahçe Sosyal ve Kültürel Hizmetler Tic. A.Ş. Santral Garaj Mh. Merinos Cd. Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi H Blok Merinos Parkı Osmangazi Bursa TÜRKİYE JÜRİ ÜYELERİ Michael KOUNTORIS – YunanistanValeri KURTU – AlmanyaSepideh ANJOMROOZ – İranCarlos BRITO – FransaEray ÖZBEK – TürkiyeNezih DANYAL – TürkiyeGürbüz DOĞAN EKŞİOĞLU – Türkiye Zeynel Abidin TURAN – Türkiye Ödüller :1.’lik Ödülü 5000 $ 2.’lik Ödülü 2500 $ 3.’lük Ödülü 1000 $10 kişiye 200 $’ lık Mansiyon Ödülü İLETİŞİM Koordinatör : İlknur Çatak ŞEN BURFAŞ Tel : 0 224 251 18 00 – 136Fax : 0 224 251 18 85iletisim@bursakarikatur.org - burfas@burfas.com.tr Yarışma Katılım Formu'nu indirmek için buraya tıklayınız
Ne dediler
"Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir."
Oscar Wilde
Oscar Wilde
Wooden bridges
Wood is a natural substance, easy to cut, work on and transport. such properties have caused it to be widely used in the past. it is still a widely used material benefiting even today from the possibilities offered by a changing technological environment. with their bearing properties, which enable them to be used for the crossing of voids, bridges made of wood- this time- honoured material- have been continuosly built, way back since the time ofthe hittites and the romans, and in places as diverse and distant from each other as palladio and 19th century america. one of the most common features of wooden bridges lies in the fact that they are usually covered, in order to augment their durability. woodeb bridges thus acquire a specific spatial identity, while the natural material they are made of gives them a symbolic meaning..
ileti kaygisina son
* Sanal Alem İşte daLqasIz denizde herkes KAPTAN!
* Ben zaten çevrimdışı yaşıyorum.Hayat beni engellese ne yazar,engellemese ne yazar
* bu sabah erkenden kalkıp bütün gün uyuyacağım
*uzerime gazte ortun uyuyuyacagim
*ßenim çaresizlikten kesemedıqım sakallarım zuppelere moda olmuş...
* Ben zaten çevrimdışı yaşıyorum.Hayat beni engellese ne yazar,engellemese ne yazar
* bu sabah erkenden kalkıp bütün gün uyuyacağım
*uzerime gazte ortun uyuyuyacagim
*ßenim çaresizlikten kesemedıqım sakallarım zuppelere moda olmuş...
internetten gazete okuma devri kapaniyor..
WASHINGTON - Google şirketi, internet üzerinden yayımlanan gazeteleri okuyanların, gazetelere ödeme yapmasını sağlayacak bir sistem üzerinde çalışıyor. Merkezi ABD’nin Harvard Üniversitesi kampüsünde bulunan Nieman Journalism Lab kuruluşunun açıklamasına göre, ABD Gazeteler Birliğinin (NAA) böyle bir ödeme sisteminin yapılabileceği konusunda bilgilendirilmesinden sonra Google, NAA’ya planını sundu. Nieman Journalism Lab’ın internet sitesindeki haberde, basınla ilişkisi “hassas” olan Google’ın basın kuruluşlarına böyle bir imkan sağlamak istemesi “sürpriz” olarak değerlendirildi. ABD’deki çok sayıda gazete, Google’ın haber sitesi Google News’i, okuyucuları gazetelerin sitelerine yönlendirdiği ve gazetelere ödeme yapmadığı için şiddetle eleştiriyordu.
Ne dediler
ister unlu ister unsuz, ister godoman ister kalender, ister iri kiyim ister siska, ister tevazulu ister zirzop hic fark etmez ...
bizim icin onemli olan "kimin ne dedigi"dir. diyenlere geliyor siradaki parcamiz... al iste >
"İki şeyin sonsuz olduğunu biliyorum; evren ve aptallık. Aslında ilki konusundaçok da emin değilim."
Albert Einstein
bizim icin onemli olan "kimin ne dedigi"dir. diyenlere geliyor siradaki parcamiz... al iste >
"İki şeyin sonsuz olduğunu biliyorum; evren ve aptallık. Aslında ilki konusundaçok da emin değilim."
Albert Einstein
11 Eylül 2009 Cuma
ilan
Ankara Buyuksehir Belediyesi
Genclik parki genclik merkezi
FAALIYETLER
-Ingilizce
-Internet
-Diksiyon
-Bilgisayar
-Muzik
-Kutuphane
-Halk oyunu
-Zeka oyunlari
-Sinema
-Masa tenisi
-Masa futbolu
-Bilardo
-Kondisyon
UYELIK ICIN GEREKLI EVRAKLAR
-2 adet resim (fotograf demek istemislerdir)
-T.C kimlik fotokopisi
-Ogrenci belgesi
-ikametgah ilmuhaberi
-18 yas ustu ogrenci olmayanlar icin adli sicil kaydi
Haa bide faaliyet ve kayitlar ucretsiz, uyelik 14-35 yas arasiymis.
ADRES
Ulus metro istasyon ustu
Genclik parki genclik merkezi
Ulus/Ankara
EDIT: is, as, aktivite, ivir zivir ilanlarini burdan yapiciz efenim.ilkini okudunuz esenlikler...
Genclik parki genclik merkezi
FAALIYETLER
-Ingilizce
-Internet
-Diksiyon
-Bilgisayar
-Muzik
-Kutuphane
-Halk oyunu
-Zeka oyunlari
-Sinema
-Masa tenisi
-Masa futbolu
-Bilardo
-Kondisyon
UYELIK ICIN GEREKLI EVRAKLAR
-2 adet resim (fotograf demek istemislerdir)
-T.C kimlik fotokopisi
-Ogrenci belgesi
-ikametgah ilmuhaberi
-18 yas ustu ogrenci olmayanlar icin adli sicil kaydi
Haa bide faaliyet ve kayitlar ucretsiz, uyelik 14-35 yas arasiymis.
ADRES
Ulus metro istasyon ustu
Genclik parki genclik merkezi
Ulus/Ankara
EDIT: is, as, aktivite, ivir zivir ilanlarini burdan yapiciz efenim.ilkini okudunuz esenlikler...
Maksat muhabbet
kızın masasının yanına gidip bir şeyler ararmış gibi yapılır.
-ne arıyorsunuz?
-şey sizinle tanışmak için bahane arıyordum ama...
- pardon saatiniz kac acaba?.
- saatim yok!!!!
- alırızzzzzz....
"ablaya soralım bakalım kaçıncı ayakta koşuyor.."
-pardon sadece merak,ağır gelmiyor mu?
-ney anlamadım?
-bu kadar güzelliği taşımak,ağır gelmiyor mu?
+pardon saat kaç acaba?
-01:30
+bu saatten sonra benimsin.
-ooooooo
-ne arıyorsunuz?
-şey sizinle tanışmak için bahane arıyordum ama...
- pardon saatiniz kac acaba?.
- saatim yok!!!!
- alırızzzzzz....
"ablaya soralım bakalım kaçıncı ayakta koşuyor.."
-pardon sadece merak,ağır gelmiyor mu?
-ney anlamadım?
-bu kadar güzelliği taşımak,ağır gelmiyor mu?
+pardon saat kaç acaba?
-01:30
+bu saatten sonra benimsin.
-ooooooo
maurits cornelis escher

matematikçi ve ressamdır. hem matematikçi olup hem ressam olmak normal insanlara göre beyninin çok ileri düzeyde olduğunun göstergesidir çünkü genelde insanlar ya sanata ya da sayısal uygulamalara yatkın olurlar. escher de bunların ikiside ileri düzeydedir. escher i çok özel kılan şeylerden biride resimlerini ve bulduğu şeyleri incelerseniz oraya çıkar, öyleki kendisi matematiğin resmini çizebilen bir insandır.
ünlü matematikçi emeritus h.s.m. coxeter'den etkilenmiş, simetri karmaşasını en iyi şekilde yaratmış, sanatsal hazzımı her eseriyle milyonlarca defa katlayan 19. yy. dehası.. algı kapısının en uca dayandığını düşündüğüm yegane isim. bütün avrupa'da yaşamış ve sonsuzluğu 2. boyuttan çıkarıp 3. boyuta sokan birinin 1972'de öldüğünden bu yana resimlerindeki karaktere bürünüşünü görüyorum. en önemli eseri olan relativity'de de görüldüğü gibi sonsuzluk gerçekten sonsuz. nitekim italya'da kaldığı yıllarda doğayla daha iç içe olmus, portre çalışmalarına ağırlık vermiş; isviçre ve belçika'da daha sürreal bir akılla dısavurmuş düşüncelerini. hayvanlar üzerinde daha çok yoğunlaşmış ve onların sınırsızlığına el atmıştır. büyüdüğü yer olan hollanda ise escher için yeniden ufku açık saf parıltılar içinde yansımıştır kağıda. tüm bunlar onun devam eden mükemmelliğinin ışığıdır ki bugüne kadar ulaşmış ve hala ulaşmaktadır.
Hacı Bayram-ı Veli
Ankara'nın zülfadl (solfasol diye giciyo simdilerde) ilçesinde doğan ve yine ankara'da vefat eden, kabri de burada olan ve sıkça ziyaret edilen büyük veli. Akşemseddin hazretleri'nin hocasıdır. 2. murad han zamanında sarayın çok itibar ettiği bir zattır. hatta öyle olmuştur ki, 2. murad han tarafından hacı bayram-ı veli hazretlerinin talebelerine vergiden ve askerlikten muafiyet tanınmıştır. bir zaman sonra bu muafiyetten dolayı herkes talebe olduğunu iddia etmeye başlamış ve ankara'da vergi istenecek ve askerliğe alınacak kişi bulmak neredeyse imkansız hale gelmiştir. bunun üzerine 2. murad han bir mektupla hacı bayram-ı veli hazretlerine gerçek talebelerinin sayısını ve isimlerini kendisine bildirmesini arz etmiştir. gerçek talebelerin tespiti için kullanılan usul ise çok manidar ve etkilidir:hacı bayram-ı veli hazretleri, sultandan gelen mektup üzerine, bütün talebelerinin bir meydanda toplanmalarını ister. meydan hınca hınç dolar, öyle ki iğne atılsa yere düşmeyecek bir durum söz konusudur. meydanda büyükçe bir çadır kurulmuştur, şeyh gerçek talebelerinden bu çadıra girmelerini ve gerçek talebelerini allah için kurban edeceğini söyler. kalabalıktan çadıra bir erkek ve bir kadın olmak üzere yalnızca iki kişi girer. daha önceden çadıra koyulmuş olan koyunlar kesilir ve kanları çadırın dışına akıtılır. bunu gören sahte talebeler şeyh aklını oynattı herhalde diyerek meydanı terkederler ve şeyhin talebesi oldukları iddialarından da vazgeçerler. bunun ardından şeyh sultana bir mektup yazar ve gerçek talebelerinin isimleri verilen iki kişi olduğunu bildirir.
Ask !
madem ki bir aşkın var, ne güzel tadını çıkar...her şeye boşver ve aşkı yaşa... ille de büyük aşk olması gerekmez;yaşanan her aşk büyüktür, yeter ki çıkarmasını bil... çok büyük umutlar bağlama,yarını hiç düşünmeden,günü gününe sev, sevginin tadını çıkar... sevgide geleceği düşünürsen aşkı bombok edersin. sakın haaa ...sonsuz monsuz diye herifin başını yeme...her şeye boşver;öylesine sev ki, sevdiğin erkeği bile umursama,salt kendin için sev,bencilce yaşa aşkı, bütün maddesiyle... yaşamdan elinde kala kala salt yaşadığın sevgiler kalır sonunda,
aslolan aşktır yaşamda...dolu dolu, dolu dizgin,zilzurna,saniye saniye aşkı yaşayarak sev... iki yil, üç yıl sürecek diye umutlanıp enayilik etme... ister sürer, ister sürmez....sen o anı yaşa yeter ki... yitirdiğin zaman; yaşadıklarını kazanmış olacaksın... sonunda elbet yitireceksin, ama yitireceğini hiç düşünme;çünkü aynı zamanda kazanmışsındır da...anılar kazanıyorsun daha ne...iç o zaman, sarhoş ol... yüce yüce şeyler düşünme severken, sevgiyi berbat edersin;çünkü sevginin kendisinden daha yüce bir şey olmaz... aferin sana seviyorsan,seviliyorsan...sakın kuşkulara kapılma. severken yirmi yıl sonrasını değil,yirmi dakika sonrasini bile düşünme...an an yaşa, derin derin hem de...
afferin sana...çok sevindim. işe güce boşver...keyfince yaşa, sev...sevildikce sev,sevilmeyince de tastamam boşver ve o zaman o güzelim yalnızlığına sarıl...o yalnızlık ki, bütün sevgilerden daha güzeldir ve sonunda .........kollarımızla sararız... o zaman da hiç üzülmeyeceksin.çünkü nasıl olsa, sığınacak bir yalnızlığımız var;günün birinde anamız bile bizi bırakır gider,ama o yalnızlığımız,biz yaşadıkça bizi hiç bırakmaz... severken bunları düşünme,lütfen yarınsız sev ki, sevginin tadını çıkarasın. hadi, sevgiyle öperim. yaşa sen...
aziz nesin/yarim kalmiş öyküler
aslolan aşktır yaşamda...dolu dolu, dolu dizgin,zilzurna,saniye saniye aşkı yaşayarak sev... iki yil, üç yıl sürecek diye umutlanıp enayilik etme... ister sürer, ister sürmez....sen o anı yaşa yeter ki... yitirdiğin zaman; yaşadıklarını kazanmış olacaksın... sonunda elbet yitireceksin, ama yitireceğini hiç düşünme;çünkü aynı zamanda kazanmışsındır da...anılar kazanıyorsun daha ne...iç o zaman, sarhoş ol... yüce yüce şeyler düşünme severken, sevgiyi berbat edersin;çünkü sevginin kendisinden daha yüce bir şey olmaz... aferin sana seviyorsan,seviliyorsan...sakın kuşkulara kapılma. severken yirmi yıl sonrasını değil,yirmi dakika sonrasini bile düşünme...an an yaşa, derin derin hem de...
afferin sana...çok sevindim. işe güce boşver...keyfince yaşa, sev...sevildikce sev,sevilmeyince de tastamam boşver ve o zaman o güzelim yalnızlığına sarıl...o yalnızlık ki, bütün sevgilerden daha güzeldir ve sonunda .........kollarımızla sararız... o zaman da hiç üzülmeyeceksin.çünkü nasıl olsa, sığınacak bir yalnızlığımız var;günün birinde anamız bile bizi bırakır gider,ama o yalnızlığımız,biz yaşadıkça bizi hiç bırakmaz... severken bunları düşünme,lütfen yarınsız sev ki, sevginin tadını çıkarasın. hadi, sevgiyle öperim. yaşa sen...
aziz nesin/yarim kalmiş öyküler
ileti kaygisina son
"yatir dosek olur. kaldir esek olur"
"canlılar 2'ye ayrılır.1.normal canlılar 2.erzincanlilar :p"
"İki dakka salağa yatarım,Ömür boyu aptalım olursun..."
"Millet öpüşmeyi aşk sanıyor, biz sevdiğimizin gözlerine bakmaya kıyamazken.."
"Savaştığımız şey gerçekten çok güçlü bir dev.Bizimse elimizde köhne bir kılıç var."
"deveye sormuşlar boynun neden eğri diye, o da senin ağznı yüzünü s..rim ors. ç. demiş."
EDIT: artik msn, face, twitter, yahoo ve her cesidine uygun toplama ileti havuzu olusturuyoruz kimine gore sacma sapan, kimine gore abidik gubidik, kimine gore abuk sabuk ... kimine gore bu sekilde uzayip giden listeye sizinde bir damlalik katkiniz olursaki Afiker koordine merkezine mail atmaniz yeterli olcektir efenim..
"canlılar 2'ye ayrılır.1.normal canlılar 2.erzincanlilar :p"
"İki dakka salağa yatarım,Ömür boyu aptalım olursun..."
"Millet öpüşmeyi aşk sanıyor, biz sevdiğimizin gözlerine bakmaya kıyamazken.."
"Savaştığımız şey gerçekten çok güçlü bir dev.Bizimse elimizde köhne bir kılıç var."
"deveye sormuşlar boynun neden eğri diye, o da senin ağznı yüzünü s..rim ors. ç. demiş."
EDIT: artik msn, face, twitter, yahoo ve her cesidine uygun toplama ileti havuzu olusturuyoruz kimine gore sacma sapan, kimine gore abidik gubidik, kimine gore abuk sabuk ... kimine gore bu sekilde uzayip giden listeye sizinde bir damlalik katkiniz olursaki Afiker koordine merkezine mail atmaniz yeterli olcektir efenim..
Okunasi
“önce komünistleri götürdüler, sesimizi çıkarmadık, çünkü komünistleri götürüyorlardı ve komünist değildik. sonra sosyalistleri götürdüler, sesimizi çıkarmadık, sosyalist değildik. sonra yaşlıları, akıl hastalarını, başka milliyetten olanları, yahudileri götürdüler, hiç biri değildik ve sesimizi çıkarmadık. bir gün bizi götürmeye geldiklerinde, sesimizi duyacak hiç kimse kalmamıştı."
edit:nazi almanyasında bir rahip tarafından söylenmiştir.
CEREMININ GAVESI bolumunde artik ask..nefret..entrika..aldatma..opucuk..dayak..pispis..goygoy..zopa..maksimum atraksiyon yer alacaktir...
edit:nazi almanyasında bir rahip tarafından söylenmiştir.
CEREMININ GAVESI bolumunde artik ask..nefret..entrika..aldatma..opucuk..dayak..pispis..goygoy..zopa..maksimum atraksiyon yer alacaktir...
Turk Kahvesi






Nefis bir Türk Kahvesi hazırlamak için sadece 2 dakika yeterlidir. İçme suyunu fincanla ölçerek cezveye koyun (kalitede su etkendir). Her fincan için iki çay kaşığı kahve (5 gr), iki çay kaşığı şeker ilave edin (ya da şeker arzuya göre). Kısık ateşte kahve ve şekeri iyice karıştırın. Bir süre sonra kabaran köpüğü fincanlara pay edin. Kalan kahveyi bir taşım daha pişirin ve fincanlara boşaltın. Türk Kahvesi sunulurken yanında su verilmesi âdettir. İçilen su ağzı kahve lezzetine hazırlar. Toplu tüketimde, orta şekerli sunulması daha pratiktir.
10 Eylül 2009 Perşembe
Ask !
mecnun çöllerde kendinden geçmiş bir halde dolaşırken, farkında olmadan namaz kılan birisinin önünden geçer. biraz sonra namazını bitiren adam arkasından gelip mecnun'a bağırır: "be adam namaz kılanın önünden ne geçersin!" diye. mecnun, şaşkın ve üzgün bir şekilde der: "affet beni, leyla'nın aşkı gözümü öyle kör etti ki, seni görmemişim. yalnız, senin içindeki allah aşkı ne kadar zayıfmış ki namaz kılarken önünden geçeni görebiliyorsun". bu söz üzerine adam karşısındakinin büyüklüğünü anlar, kendi hatasını ve basitliğini farkeder, af dileyerek mecnun'un ellerine kapanır.
edit: sozun bittigi yerdeyim gelin beni burdan alin...
edit: sozun bittigi yerdeyim gelin beni burdan alin...
Ay bayilazaam

AY BAYILAZAAM kosemizde bundan sonraki gunlerde karikatur, karakalem ve komik fotolari yayinnicaz efenim. halkimize burdan duyrulur. sonra ben bilmiyodum duymadim diye gelmeyiniz. okuyuculardan gelen doneleri inceleyen kurulumuz eger uygun gorurse bu baslik altinda haftada bir okuyucu kosesi adi altinda yayinnicaz... hadi hayrini gorun..
8 Eylül 2009 Salı
Futbolcularin Bilinmeyen Yonleri
Şoför arabasını sürer,fırıncı ekmeği yapar,kunduracı pençe....
Bunlar içinde mesleğinde zirve olanlarda vardır,sıradanlar da
Futbolcu ise top oynar. Bazısı yaman oynar bu mereti, bazısı yavan. Onlarda insandırlar nihayetinde. iyi günleride vardır,kötü günleride Bazen döktürürler,bazen dökülürler. Ama taraftar daima süper görmek ister onları...Olağanüstü...fevkalbeşer!..
Onlar ne terminatördürler, ne de biyonik. Destan kahramanı filan değildirler. Futbolcu futbolcudur işte .O kadar! Üç beş yıl sonra ne adları kalır, ne esameleri.Unutulur giderler.
Bazı taraftarlar hayranlık ölçülerini de aşıp, kelimenin tam manası ile aşık oluyorlar star geçinenlere. Onlarla yatıp onlarla kalkıyorlar. Rüyalarını hülyalarını hep o beyaz atlı prenslerle süslüyorlar. Futbolcunun bırakın kirli formasını,sigarasının izmaritini
bile saklayanları bilirim.Kramponlu kahramancıklar için yaşayanların sayısı az değil memleketimizde. Hatta uğrunda ölümü göze alanların.
Sevmek sevilmek güzel şeyler. Yalnız muhabbete muhatap olanların,buna layık olduklarına zorlasam da inandıramıyorum kendimi,Onları yakından tanıdıkça tereddüdüm büyüyor.Çoğunun (istisnaları var elbette)ve seviyesiz insanlar olduklarını görüyorum
Bakın ekseriyeti birbirlerine “ulan” diye hitap eder. Ağızları bozuktur.Arkadaşının yüzüne gülerek sövebilir, öbürü de gülerek kabul ya da iade edebilir. Galiz kelimelerden imtina etmezler. Argo konuşurlar.
Soyunma odaları kepazeliktir. Çırılçıplak girerler duşların altına. Birbirleri ile itişip kakışır, basit el şakaları yaparlar.Mahrem namahrem tanımaz, setri avret bilmezler. Burada erkeklik( ! ) adına uydurdukları adi kurallar hüküm sürer. Peştamal ve şort yasaktır.
Alkol kullanmayanların sayısı yok denecek kadar azdır.
Sözlerine güven olmaz,randevularına sadık değillerdir. Bir muhabire başka, diğerine başka konuşabilirler. “Sen böyle söylemedin mi?” diye sıkıştırırsanız “Hayır söylemedim” demekten sıkılmazlar. Hatta teyp bantlarını ve fotoğraflarını bile inkara kalkarlar.
Çoğu hesabını bilmez. Aldıkları onca paraya rağmen daima züğürttürler ve biteviye ağlarlar. Etrafında halkalaşan dalkavuklara,dansözlere ve mankenlere kaptırırlar ceplerindekin. Onlarla sanattan,siyasetten,edebiyattan,tarihten konuşamazsınız.
Memleket meseleleri zerre kadar ilgilendirmez.Ne enflasyona kafa yorarlar, ne de teröre.
Egoisttirler.Takım, bayrak, taraftar, renk, forma için değil, önce kendileri için vardırlar.
Menfaatlerini iyi takip ederler. Her iki cümlelerinden biri “Ben profosyenelim anam”dır.Para rüzgardır,futbolcu yelken açmakta mahirdirler.
Arkadaşlıklarına güvenilmez. Formasına talip olduğu arkadaşının sakatlanmasından korkunç bir haz alırlar.Hatta funduna getirirlerse antreman esnasında bizzat canına okumaktan çekinmezler.
Hareketleri suni ve yapmacıktır. Bir santrafor gol atan diğer santraforu asla çekemez.Sahada ki sahte sevinç turları tirübüne dönük mecburi şovlardı.Yedek kaleci. “oh olsun!” demekten kaçınmaz.
Eğer kulüp maddi sıkıntı içine düşerse onu ilk hançerleyecek olanlar kendi futbolcularıdır.
Takımda fısıltılar ve dedikodular bitmez. Birbirlerini çekiştirmekten, ara bozmaktan,adam tokuşturmaktan bıkmazlar. Ayak kaydırmada mütehassıstırlar.Takım içinde ayrı gruplar ve bunların hakimiyet mücadeleleri vardır.
Reklamı aşırı severler. Oyuna faydası olmayan artistik figürlerden vazgeçmezler.
Ahlaksızı çoktur.Özellikle deplasman turlarında fuhuş hesapları yaparlar. Genç kızlara verdikleri fotoğrafların arkasında imza değil, otelin oda numarası yazar.
Lüks ve sefahat düşkünü ve ne oldum delisidir .İ.E.T.T’ den inip BMW’ ye binmenin dayanılmaz hafifliğini yaşarlar.
Antrenmanlara zoraki çıkar, fırsat bulursa kaytarırlar.Sıkıya gelemezler. Vücutlarına bakmazlar. Uykuları düzensizdir.
İleriye dönük hiçbir programları yoktur. Kabiliyetlerini geliştirip kendilerini yetiştirmezler. Onlar zat-ı alilerini ( ! ) zirve sanırlar. Hocalarını dinlemezler,yayın okumazlar ve yurt dışı starları izlemezler.
Kitaptan kütüphaneden haz etmezler. Diploma almak, lisan ve bilgisayar öğrenmek gibi bir endişeleri yoktur
Muhabbetleri seviyesizdir. Belden aşağıdır. Aklı havada mektup kaçkını kızları bir yana, bunu marifetmiş gibi yüksek sesle cümle aleme tafsilat etmekten utanmazlar. Sevgileri ucuz aşkları yalandır. Bazen üçü beşi bir kadına asılır,birbirleri ,ile hırlaşırlar.
Şımarıktırlar. Kendilerinden sadece evrak soran trafik polisini terslemeyi marifet ve meziyet sanırlar. Kimlik soran memura, davetiye yahut bilet isteyen kapıcıyı azarlarlar. Sanki herkes onları tanımak ve önlerinde saygı ile eğilmek zorundadır
Mili heyecanları genelde zayıftır. Mili takımda oynamayı bir vazife değil,kariyer ispatı olarak görürler.
Futbolculara göre insanlar iki sınıftır. Top oynayanlar ve seyredenler. Onlar ancak oynayanların 1.sınıf ( ! ) olduğuna inanırlar. Seyirciler, özellikle de hayranlar acınacak zavallılardır.
Bunlar bir çırpıda yazdıklarım... İlk aklıma gelenler...
Maddeleri çoğaltmak mümkün tabi. Burada bir genellemeye gitmediğimi tekrar zikretmeme bilmem gerek var mı ? Ne fertleri ne de camianın tamamını kastetmediğimiz aşikar. Elbette ailesine sadık, efendi, dürüst ve istikrarlı tiplerde az da olsa mevcut.
Aslında okuyucu çok iyi biliyor. Kimi hangi sınıfta değerlendirmesi icap ettiğini.
Benim sefih , zevzek ve serseri takımıyla da hesabım yok. Yalnız hayranlarını kıyamıyorum... O tertemiz sevgilerini...
Bir anlatayım dedim. Bilmeyen yönlerini de görsün millet. Yok yine de seven varsa sevsin canım. Ölen ölsün uğrunda.
Adam sen de, bana ne.
Türkiye Gazetesi’nden Daktilo Sporu
İrfan ÖZFATURA
Bunlar içinde mesleğinde zirve olanlarda vardır,sıradanlar da
Futbolcu ise top oynar. Bazısı yaman oynar bu mereti, bazısı yavan. Onlarda insandırlar nihayetinde. iyi günleride vardır,kötü günleride Bazen döktürürler,bazen dökülürler. Ama taraftar daima süper görmek ister onları...Olağanüstü...fevkalbeşer!..
Onlar ne terminatördürler, ne de biyonik. Destan kahramanı filan değildirler. Futbolcu futbolcudur işte .O kadar! Üç beş yıl sonra ne adları kalır, ne esameleri.Unutulur giderler.
Bazı taraftarlar hayranlık ölçülerini de aşıp, kelimenin tam manası ile aşık oluyorlar star geçinenlere. Onlarla yatıp onlarla kalkıyorlar. Rüyalarını hülyalarını hep o beyaz atlı prenslerle süslüyorlar. Futbolcunun bırakın kirli formasını,sigarasının izmaritini
bile saklayanları bilirim.Kramponlu kahramancıklar için yaşayanların sayısı az değil memleketimizde. Hatta uğrunda ölümü göze alanların.
Sevmek sevilmek güzel şeyler. Yalnız muhabbete muhatap olanların,buna layık olduklarına zorlasam da inandıramıyorum kendimi,Onları yakından tanıdıkça tereddüdüm büyüyor.Çoğunun (istisnaları var elbette)ve seviyesiz insanlar olduklarını görüyorum
Bakın ekseriyeti birbirlerine “ulan” diye hitap eder. Ağızları bozuktur.Arkadaşının yüzüne gülerek sövebilir, öbürü de gülerek kabul ya da iade edebilir. Galiz kelimelerden imtina etmezler. Argo konuşurlar.
Soyunma odaları kepazeliktir. Çırılçıplak girerler duşların altına. Birbirleri ile itişip kakışır, basit el şakaları yaparlar.Mahrem namahrem tanımaz, setri avret bilmezler. Burada erkeklik( ! ) adına uydurdukları adi kurallar hüküm sürer. Peştamal ve şort yasaktır.
Alkol kullanmayanların sayısı yok denecek kadar azdır.
Sözlerine güven olmaz,randevularına sadık değillerdir. Bir muhabire başka, diğerine başka konuşabilirler. “Sen böyle söylemedin mi?” diye sıkıştırırsanız “Hayır söylemedim” demekten sıkılmazlar. Hatta teyp bantlarını ve fotoğraflarını bile inkara kalkarlar.
Çoğu hesabını bilmez. Aldıkları onca paraya rağmen daima züğürttürler ve biteviye ağlarlar. Etrafında halkalaşan dalkavuklara,dansözlere ve mankenlere kaptırırlar ceplerindekin. Onlarla sanattan,siyasetten,edebiyattan,tarihten konuşamazsınız.
Memleket meseleleri zerre kadar ilgilendirmez.Ne enflasyona kafa yorarlar, ne de teröre.
Egoisttirler.Takım, bayrak, taraftar, renk, forma için değil, önce kendileri için vardırlar.
Menfaatlerini iyi takip ederler. Her iki cümlelerinden biri “Ben profosyenelim anam”dır.Para rüzgardır,futbolcu yelken açmakta mahirdirler.
Arkadaşlıklarına güvenilmez. Formasına talip olduğu arkadaşının sakatlanmasından korkunç bir haz alırlar.Hatta funduna getirirlerse antreman esnasında bizzat canına okumaktan çekinmezler.
Hareketleri suni ve yapmacıktır. Bir santrafor gol atan diğer santraforu asla çekemez.Sahada ki sahte sevinç turları tirübüne dönük mecburi şovlardı.Yedek kaleci. “oh olsun!” demekten kaçınmaz.
Eğer kulüp maddi sıkıntı içine düşerse onu ilk hançerleyecek olanlar kendi futbolcularıdır.
Takımda fısıltılar ve dedikodular bitmez. Birbirlerini çekiştirmekten, ara bozmaktan,adam tokuşturmaktan bıkmazlar. Ayak kaydırmada mütehassıstırlar.Takım içinde ayrı gruplar ve bunların hakimiyet mücadeleleri vardır.
Reklamı aşırı severler. Oyuna faydası olmayan artistik figürlerden vazgeçmezler.
Ahlaksızı çoktur.Özellikle deplasman turlarında fuhuş hesapları yaparlar. Genç kızlara verdikleri fotoğrafların arkasında imza değil, otelin oda numarası yazar.
Lüks ve sefahat düşkünü ve ne oldum delisidir .İ.E.T.T’ den inip BMW’ ye binmenin dayanılmaz hafifliğini yaşarlar.
Antrenmanlara zoraki çıkar, fırsat bulursa kaytarırlar.Sıkıya gelemezler. Vücutlarına bakmazlar. Uykuları düzensizdir.
İleriye dönük hiçbir programları yoktur. Kabiliyetlerini geliştirip kendilerini yetiştirmezler. Onlar zat-ı alilerini ( ! ) zirve sanırlar. Hocalarını dinlemezler,yayın okumazlar ve yurt dışı starları izlemezler.
Kitaptan kütüphaneden haz etmezler. Diploma almak, lisan ve bilgisayar öğrenmek gibi bir endişeleri yoktur
Muhabbetleri seviyesizdir. Belden aşağıdır. Aklı havada mektup kaçkını kızları bir yana, bunu marifetmiş gibi yüksek sesle cümle aleme tafsilat etmekten utanmazlar. Sevgileri ucuz aşkları yalandır. Bazen üçü beşi bir kadına asılır,birbirleri ,ile hırlaşırlar.
Şımarıktırlar. Kendilerinden sadece evrak soran trafik polisini terslemeyi marifet ve meziyet sanırlar. Kimlik soran memura, davetiye yahut bilet isteyen kapıcıyı azarlarlar. Sanki herkes onları tanımak ve önlerinde saygı ile eğilmek zorundadır
Mili heyecanları genelde zayıftır. Mili takımda oynamayı bir vazife değil,kariyer ispatı olarak görürler.
Futbolculara göre insanlar iki sınıftır. Top oynayanlar ve seyredenler. Onlar ancak oynayanların 1.sınıf ( ! ) olduğuna inanırlar. Seyirciler, özellikle de hayranlar acınacak zavallılardır.
Bunlar bir çırpıda yazdıklarım... İlk aklıma gelenler...
Maddeleri çoğaltmak mümkün tabi. Burada bir genellemeye gitmediğimi tekrar zikretmeme bilmem gerek var mı ? Ne fertleri ne de camianın tamamını kastetmediğimiz aşikar. Elbette ailesine sadık, efendi, dürüst ve istikrarlı tiplerde az da olsa mevcut.
Aslında okuyucu çok iyi biliyor. Kimi hangi sınıfta değerlendirmesi icap ettiğini.
Benim sefih , zevzek ve serseri takımıyla da hesabım yok. Yalnız hayranlarını kıyamıyorum... O tertemiz sevgilerini...
Bir anlatayım dedim. Bilmeyen yönlerini de görsün millet. Yok yine de seven varsa sevsin canım. Ölen ölsün uğrunda.
Adam sen de, bana ne.
Türkiye Gazetesi’nden Daktilo Sporu
İrfan ÖZFATURA
7 Eylül 2009 Pazartesi
Zulmu Alkislayamam
Zulmü alkislayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmise kalkip sövemem.
Biri ecdadima saldirdimi,hatta bogarim!...
-Bogamazsin ki!
-Hiçolmazsa yanimdan kovarim.
Üçbuçuk soysuzun ardindan zagarlik yapamam;
Hele hak namina haksizliga ölsem tapamam.
Dogdugumdan beridir askim istiklale,
Bana hiç tasmalik etmis degil altin lale!
Yumusak basli isem, kim dedi koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördümmü yanar ta cigerim,
Onu dindirmek için kamçi yerim, çifte yerim!
Adam aldirmada geç git, diyemem aldiririm.
Çignerim, çignenirim, hakki tutar kaldiririm!
Zalimin hasmiyim amma severim mazlumu...
Irticanin su sizin lehçede ma'nasi bu mu?
Mehmet Akif Ersoy
Gelenin keyfi için geçmise kalkip sövemem.
Biri ecdadima saldirdimi,hatta bogarim!...
-Bogamazsin ki!
-Hiçolmazsa yanimdan kovarim.
Üçbuçuk soysuzun ardindan zagarlik yapamam;
Hele hak namina haksizliga ölsem tapamam.
Dogdugumdan beridir askim istiklale,
Bana hiç tasmalik etmis degil altin lale!
Yumusak basli isem, kim dedi koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördümmü yanar ta cigerim,
Onu dindirmek için kamçi yerim, çifte yerim!
Adam aldirmada geç git, diyemem aldiririm.
Çignerim, çignenirim, hakki tutar kaldiririm!
Zalimin hasmiyim amma severim mazlumu...
Irticanin su sizin lehçede ma'nasi bu mu?
Mehmet Akif Ersoy
Bunlari Biliyormuydunuz ?

-ortalama bir insan hayati boyunca iki yilini telefondakonusarak harciyor.
-insanlar yasamlari boyunca alti filin agirligina esitmiktarda yiyecek tuketiyorlar.
-amerikan havayollari, ucuslarda yolculara sundugukahvaltilarda hertepsiden bir zeytini kaldirarak 1987yilinda 40 bin dolar kar etmistir.
-insan vücudundaki en güçlü kas dildir.
-uyurken, televizyon seyrederken yaktigimizdan dahafazla kalori harciyoruz.
-ınsanlar vucutlarinda 300 adet kemikle doguyorlar amayetiskin olduklarinda bu sayi 206 ya dusuyor.
Susturan cevap !

Abbasi Halifesi Me'mun Imam-i Azam'i Kûfe'ye "kadı" tayin etmek istiyordu. Imam-i çagirdi ve bu niyetini açikladi. Imam-i Azam yönetimin yanlislilarina âlet olmamak için bu teklifi kabul etmedi. Halife'ye:
- Ben kadilik yapamam, diye cevap verdi.
Halife:
- Yalan söylüyorsun, sen kadilik yaparsin, deyince Imam-i Azam:
- Eger ben yalan söylüyorsam, yalan söyledigim için kadilik yapamam. Çünkü yalancidan kadi olmaz. Eger "yapamam" dedigim zaman dogru söylüyorsam, bu def'a sözümün geregi olarak kadilik yapamam, O halde her iki durumda da kadilik yapamam.
Imam-i Azam'in bu tarihî cevâbi mantik ilmnide bir delil ve önemli bir misâl olarak eserlerede geçmistir.
- Ben kadilik yapamam, diye cevap verdi.
Halife:
- Yalan söylüyorsun, sen kadilik yaparsin, deyince Imam-i Azam:
- Eger ben yalan söylüyorsam, yalan söyledigim için kadilik yapamam. Çünkü yalancidan kadi olmaz. Eger "yapamam" dedigim zaman dogru söylüyorsam, bu def'a sözümün geregi olarak kadilik yapamam, O halde her iki durumda da kadilik yapamam.
Imam-i Azam'in bu tarihî cevâbi mantik ilmnide bir delil ve önemli bir misâl olarak eserlerede geçmistir.
6 Eylül 2009 Pazar
Kultur Fizik Hareketleri

lisede beden egitimi derslerinde ilk vucudun asiri hareketlere uyumu icin yaptigimiz isinma hareketleriydi bir nevi. ufff ne sacma seyler yapiyoruz boynu one- arkaya, kollari asagi yukari, beli 360 derece dondurmeler vs. yeter artik hocam bitsin dedigimiz bu hareketlerin aslinda cok onemli oldugunu bilemedik..
kultur fizik hareketleri, vucudun gelisiminde buyuk katki saglar. ozellikle korelmis noktalari gelistirir ve form duzeyinin dusmesini onler. kultur ve fizik hareketlerinin ozellikle antreman ve maclardan once yapilmasi doktorlar tarafindan kesinlikle tavsiye olunur. ayrica sakatlanma ve burkulmalari onler. kultur fizik hareketleri sayesinde teknik olarak vucut gelisir ve yaslanmayi geciktirir.
cilt herzaman taze kalir ve guzel gorunumunu korur.kultur fizik hareketleri vucud gelisimi icin her sabah yapilmasi uzman doktorlar tarafindan onerilir. ozellikle bel ve boyun agrilarina birebirdir.
5 Eylül 2009 Cumartesi
Bunu Biliyormuydunuz ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)